Memur-Sen Konfederasyonu, “Kamuda Sözleşmeliliğe Son Şûrası”nı gerçekleştirdi. Şûranın sonunda yayımlanan sonuç bildirgesinde, “Demokratik, sosyal, hukuk devleti niteliğinin önemsendiğini ve öncelendiğini kamu personel sistemi tarafında hem vurgulamanın hem de ispatlamanın en kolay ve kesin yolu, kamuda istihdam politikasının kadrolu ve güvenceli istihdam olarak benimsenmesi ve sözleşmeli personel rejiminin oldukça istisnai hâllerde ve sınırlı sayıda uygulanması kararının deklaresidir. Bu kapsamda, belirli bir süre sözleşmeli personel olarak görev yapma ve sonrasında kadroya alınma (3+1, 4+1, 6+1 gibi) yöntemlerden vazgeçilmeli ve sözleşmeli personel istihdamı bütünüyle terk edilmeli, mevcut sözleşmeli personelin kadroya geçişini sağlayacak düzenleme ivedilikle hayata geçirilmeli” ifadelerine yer verildi.
Genel Başkan Ali Yalçın’ın açılış konuşmasının ardından, hizmet kollarının çalıştay raporlarına ilişkin sunum yapıldı. Daha sonra, farklı salonlarda iki gün boyunca süren komisyon çalışmalarının son hâlinin verildiği tespit toplantıları yapıldı. Son olarak, Memur-Sen Mevzuat ve Toplu Sözleşmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul, sonuç bildirgesini ilan etti. Bildirgede, kamu personel sisteminde güvencenin, sadece personele ait bir kazanım ve hak olarak değil, doğrudan devletin egemenliğine ve gücüne yönelik bir sonuç olarak ele ve dikkate alınması gerektiği ifade edildi.
Sonuç bildirgesinde, “Bizler, Türkiye’nin gücünün, tarihinin konu insan, insan onuru ve hakları olduğunda sahip olduğu medeniyet hassasiyetinin güvencesiz istihdamı kamuda terk etmeyi gerekli ve mümkün kıldığını biliyoruz. Bizler, Türkiye’nin kamu maliyesiyle, fikri ve inanç birikimiyle sözleşmeli personelin sorunlarını çözmeye de en kısa süre içerisinde mevcut sözleşmeli personeli istekleri hâlinde kadroya geçirmeye de yeteceğine inanıyoruz” denildi.
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ SENDİKASI
Erzincan 2 No.lu Şube Başkanlığı
“KAMUDA SÖZLEŞMELİLİĞE SON” ŞÛRASISONUÇ BİLDİRGESİ
23 Şubat 2019 / ANKARA
Devletin kurucu iradesi, egemenliğin asli ve tek sahibi milletimize, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışından tevarüs etmiş kaliteli, sürekli ve kapsamlı kamu hizmetlerinin sunulması, hem devleti oluşturan bütün erklerin hem de yürütme ve idare kapsamındaki bütün kurum, kuruluşlar ile kamu yönetimi içerisinde yetki, görev ve sorumluluk konumundaki bütün kişilerin ortak sorumluluğudur.
Kamu hizmetlerinin sunumunu yöneten ve yönlendiren kamu yönetimi; teşkilat, mevzuat ve insan olmak üzere, üç ana unsurdan oluşur. Şüphesiz, insanı önceleyen ve insani değerleri önemseyen inanç iklimimiz, medeniyet değerlerimiz ve tarihi birikimimizin bir sonucu olarak, kamu yönetiminde ve kamu hizmetlerinde insan unsurunun, gerek hizmet sunan gerekse sunulan hizmetten yararlanan özne olmak yönüyle merkez unsur olması gerektiği tartışmasızdır.
Kamu yönetimi ve onun bir süreci ve alt sistemi konumundaki kamu hizmetleri; devletin somut ve görünür olmasına, insan-insan teması üzerinden ilişki ve iletişim süreçlerinde devletin bir taraf olarak yer almasına, bireyin ve toplumun hem münhasır hem de genel nitelikle zaman, mekân ve yaşam boyutlu ihtiyaçlarının, beklentilerinin, isteklerinin karşılanmasını sağlayacak faaliyetlerin, organizasyonların, mevzuatların ortaklığının eseridir.
Devlet, bütün imkânlarıyla ve organizasyonu içerisinde yer alan yapılarıyla; egemenlik coğrafyası içinde yaşayan bütün toplumu fert fert bütün insanları ve idari bir tanımlamayla vatandaşlarını mutlu, onurlu, huzurlu, güvenli ve refah içeren bir hayatla buluşturma sorumluluğunun asli sahibidir.
Kamu yönetiminde ve kamu hizmetlerinde kalitenin, sürekliliğin, kapsayıcılığın ve güvenliğin temini kadar kamu hizmetlerinin sunumunda asli unsur konumunda olan kamu görevlilerininistihdam şekli, çalışma şartları, mali, sosyal ve özlük hakları yönüyle kaliteli haklara sahip olması, saygın iş anlayışıyla uyumlu kamu personel sisteminin asli öznesi olması, “genellik, adillik, eşitlik” ilkelerini gerek ve yeter şartlarını içeren personel mevzuatı ve hükümleriyle muhatap olması, esas ve elzem kabul edilmelidir.
Kamu görevlilerinin hak ve hukukunu koruma, mali, sosyal ve özlük hakları ile çalışma şartlarını artırma, iyileştirme, geliştirme sorumluluğunu üstelenen ve “yetkili konfederasyon” sıfatını taşıyan Memur-Sen olarak, her biri hizmet kollarının yetkili sendikası olan bağlı sendikalarımızla birlikte kamu yönetiminden kamu personel sistemine, kamu hizmetlerinden kamu personel mevzuatına insana, kamu görevlisine, emeğe dair her konunun tarafı, her sorunun muhatabı, her çözümün paydaşı olmayı önemsiyor, sendikal örgüt vasfımızın doğal sonucu olarak kabul ediyoruz.
Türkiye’de iki binli yıllardan bugüne yaşanan olumlu gelişme ve değişimler; sivilleşmenin, özgürleşmenin, demokratikleşmenin eseri olarak kaydedilmelidir. Yeni, büyük ve güçlü Türkiye hedefi noktasında, devlet kurumları ve gerçek sivil toplum kuruluşları açısından millet iradesinin bağlayıcı ve tek belirleyici olmasıyla katedilen mesafe, üretilen sonuç ve değerler ortadadır.
Milleti, insanı, vatandaşı mutlu etmedikçe, huzur ve sükûnla buluşturmadıkça, güven ve güvence noktasında bir devlet iradesi fotoğrafı ortaya koymadıkça Türkiye’nin kapasitesini kullanamadığını, potansiyelini açığa çıkaramadığını, çok uzak olmayan siyasi ve ekonomik tarihimiz bütün çıplaklığıyla ispatlıyor.
Türkiye, milletin iradesi, Konfederasyonumuz ve bağlı sendikalarımızın ikamesi imkânsız desteğiyle siyasal pratiklerini, ekonomik gereklerini ve gerçeklerini, anayasal içerikleri, devlet sistematiği içerisindeki alt sistemleri “sessiz devrim” olarak nitelenmeyi haklı kılan bir şekilde toplumsal ve siyasi gerginliklere neden olmadan değiştirmeyi başardı.
Hükûmet sistemini parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne dönüştürme noktasında ortaya konan güçlü irade ve sorunsuz süreç yönetimiyle; hükûmet sistemi hukuken değişmiş ve yakın tarihte yapılan seçimle de sistem fiilen hayata geçmiştir. Siyasal sistemin vesayet karşısında sivil siyaseti güçsüz ve güvencesiz kılan unsurlarında, hükümlerinde ve alt organizasyonlarında bizzat milletin iradesi ve desteğiyle değişim sağlanmış ve tamamlanmıştır. Bir anlamda, sivil siyaset ve sivil idare anlayışının güvenceleri anayasal içerikle teminat altına alınmıştır.
Hükûmet sistemi değişikliğiyle birlikte idarenin kurgusunda ve yürütmeyle ilişkili alt sistemlerde kapsamlı değişiklikler meydana gelmiş, beraberinde bu değişikliklerin ürettiği etkilere, bunlar üzerinde oluşturulacak görüş ve mevzuat içeriklerine dönük çalışmaların gerçekleştirilmesi de zorunlu hâle gelmiştir.
Diğer taraftan, siyaset kurumunun millet iradesinin temsilcisi olma vasfına yönelik anayasal güvencelerle donatıldığı bir süreçte, kamu personel sisteminde güvence yoksunluğu, güven boşluğu oluşturan bazı istihdam türlerinin personel rejimlerinin varlığı ilginç (hatta çelişki oluşturacak) biçimde devam etmektedir. Bu noktada, asli ve sürekli nitelikteki kamu hizmetlerinin kamu görevlileri eliyle yürütülmesine ilişkin anayasanın 128’inci maddesi hükmüne rağmen, birçok kamu hizmeti alanında aynı unvanda kadrolu statüde istihdam olmasına rağmen sözleşmeli statüde personel istihdam edilmek gibi olağan kabul edilmesi imkânsız personel mevzuatı pratiği ortaya konmuştur.
Kamu personel sistemi mevzuatının anayasası olarak kabul edilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “kariyer” ve “liyakat” dâhil, birçok ilkesi ve hükmü açısından uygunluk ve gereklilik tartışması yapılması mümkün ve elzem olan “sözleşmeli personel” statüsü ve istihdamı, içinde bulunduğumuz süreçte hem bu statüde istihdam edilen insanlar hem bu şekilde istihdam yapan kurumlar hem de farklı statüde personelden aynı kamu hizmetini alan vatandaşlar açısından sorun oluşturmaktadır.
Vatandaşlarının yaşam kalitesinin,sosyal ve ekonomik refahının artmasının kaliteli kamu hizmeti ile sağlanacağından ve bunun her platformda dile getirdiğimiz eşit işe eşit ücret sloganıyla gerçekleşeceğinden hareketle yola çıkılan “Güçlü Türkiye” hedefinin güçlü kamu yönetimi ve güvenceli kamu personeli sistemi ile mümkün olabileceği gerçeğini ıskalamayan bir yaklaşımın bugünden itibaren ortaya konulması gerekmektedir.
Bu anlayış çerçevesinde, kamu personel sisteminin önemini, kamu görevlilerinin değerini ve kamu görevlileri sendikacılığının fikri ve fiili zemindeki zenginliğini de ortaya koyarak gerçekleştirilen “Kamuda Sözleşmeliliğe Son Şûrası”, kamu görevlilerimizin temsilcisi sendikalarımızın yönetici ve uzmanları ile değerli kamu yöneticilerimiz ve sözleşmeli personel statüsündeki kamu görevlilerimizin geniş katılım ve katkıları ile çalışmalarını tamamlamış; aşağıda belirtilen hususlar şûra sonuç bildirisi olarak benimsemiş ve kamuoyunun bilgilerine sunulması uygun görülmüştür:
Memur-Sen ve her biri hizmet kollarında yetkili olan bağlı sendikalarımızla birlikte, sözleşmeli personel rejiminin (belirli görevlerle sınırlı olmak ve istisnai nitelikte ve toplam kamu görevlisi sayısının %1’inden fazla olmamak kaydıyla) kamu personel sisteminde oldukça dar kapsamlı yer almasını ve mevcut sözleşmeli personelin kadroya geçiş sürecine ilişkin çalışmalara başlanmasını, bu çalışma tamamlanıncaya kadar yer değiştirmeden görevde yükselmeye, gelir vergisi matrahından izin haklarına birçok hak ve konuda yaşanan mağduriyetlerin kapsamlı ve hızlı bir düzenlemeyle çözüme kavuşturulmasını talep ve teklif ediyoruz.
Bizler, Türkiye’nin gücünün, tarihinin konu insan, insan onuru ve hakları olduğunda sahip olduğu medeniyet hassasiyetinin güvencesiz istihdamı kamuda terk etmeyi gerekli ve mümkün kıldığını biliyoruz.
Bizler, Türkiye’nin kamu maliyesiyle, fikri ve inanç birikimiyle sözleşmeli personelin sorunlarını çözmeye de en kısa süre içerisinde mevcut sözleşmeli personeli istekleri hâlinde kadroya geçirmeye de yeteceğine inanıyoruz.